IX
ÖNERİLER

Çağdaş demokratik ülkelerde, üniversite yöneticisinin görevlendirilmesinde iki sistemden biri uygulanır.

1. Üniversite yöneticisi (Chancellor, Vice-Chancellor, President, vb.), üniversite dışındaki makamlarca atanır. Bu kişi tam yetkilidir. Üniversitenin başarısı konusunda başlıca sorumlu kişidir. Başarısız olduğunun görülmesi halinde, atama makamınca görevden alınır. Bu üniversitelerin atamalarında nihaî karar öğretim üyelerinin dışındaki mercilerdir. Bu sistem başta Birleşik Krallık, ABD, Kanada, Hindistan, Avustralya gibi ülkelerde başarı ile uygulanmaktadır.

2. Rektör adayları, üniversite öğretim üyeleri, öğrenciler, idarî personel temsilcilerinden oluşan küçük bir heyet tarafından veya senatolarca üst makama (genelde Eğitim Bakanına) önerilir ve atanır. Bu sistemde rektörün fazla yetkisi yoktur. Yetki, büyük ölçüde bakanlık tarafından atanan Kanzler veya buna eşdeğer, yine bakanlık tarafından atanan bir kişidedir. Bu sistemde fakülteler ve bölümler nispeten daha yetkilidirler.

2547 sayılı kanun, bunlardan birinci sisteme benzer bir yönetici sistemini, yani, "atanmış yetkili yöneticiler sistemini" öngörüyordu. Ancak, 7 Temmuz 1992'de yürürlüğe giren 3826 sayılı kanun değişikliğinde yetkiler aynı kalırken, adayları belirlemeye öğretim üyeleri yetkili kılındı. Böyle güçlü bir makama gelmek için, öğretim üyeleri arasında kampanyalar başladı ve sonucu 2000 Temmuz'unda doğan krizi hep birlikte yaşadık.

BİRİNCİ ÖNERİMİZ

Arayış içinde bulunduğumuz şu anda önerimiz: 2547 sayılı kanunun ilk çıktığı günkü (bkz. dipnot) haline dönüştürülmesi, ancak öğrenci konseyi veya birliği kurularak, her öğrencinin bunun doğal üyesi olması ve çeşitli kurullarda temsilci bulundurarak, öğrencilerin üniversite yönetiminde söz sahibi olmalarının kanun hükmüne bağlanmasıdır. Rektörlerin daha çok üniversite dışından seçilmeleri, bunlarda profesörlük şartının aranmaması ve süresiz olarak atanmaları, beklenen başarıda bulunamayanların görevden alınmalarının kolaylaştırılması çağdaş teamüle uygun düşer.

İKİNCİ ÖNERİMİZ

İkinci önerimiz de üniversitelerin Yükseköğretim Kurulunca kategorilere ayrılmasıdır. Zira, tüm üniversitelerin aynı pota içinde yönetilmesini gerçekçi görmemekteyiz.

Bir model olarak, üniversiteleri üç gruba ayırmanın ve yönetimlerini, Yükseköğretim Kurulunun gözetimi ve denetimi altında düzenlemenin yararlı olacağına inanıyoruz.

Şöyle ki, birinci gruba az sayıda ve özel statüde üniversiteler alınabilir. Özel statülü üniversiteler ile ilgili hazırlanan 3708 sayılı kanun (Ek 16), Anayasa Mahkemesi tarafından iptal edildi. Bu çerçevede, iptali gerektiren hükümler ayıklanıp, bazı üniversitelerimize böyle bir statü verilerek, ODTÜ'nin Mütevelli Heyet tarafından yönetildiği dönemdeki statüsüne benzer bir düzenden yararlanılabilir. Böylece, son yıllarda vakıflarca kurulan ve hızla gelişen üniversitelerdeki idarî ve malî esnekliklerden devlet üniversitelerinin de yararlanmalarının yolu açılabilir.

Ikinci grup devlet üniversitelerine, özel statü dışında kalan, ancak uluslararası atıf endekslerine göre araştırmaları üst düzeyde ve yeterli sayıda bulunan üniversiteler alınır. Bu üniversitelere yüksek lisans ve doktora eğitim-öğretim yetkisi verilir ve araştırmalar için malî olanaklar sağlanır.

Üçüncü gruba da yeni kurulan ve daha ziyade lisans ve önlisans düzeyinde eğitim, öğretim veren üniversiteler girebilir. Bu gruba giren üniversiteler, araştırma düzeylerine bakılarak ikinci gruba geçirilebilirler.
  

  
"İçindekiler" sayfasına dönüş.