KİŞİSEL ANILARIMDAN
Ben 1968-1993 yıllarında, bir çeyrek asır, tüm dünya çocuk hekimlerinin üyesi
olduğu Uluslararası Pediatri Kurumu Başkanlık ve Genel Direktörlüğünü yaptım. Bu
sıfatla 1970'lerin ortalarında Viyana Üniversitesi çocuk kliniğindeki
meslektaşlarımı ziyaret ediyordum. Viyana Üniversitesi pediatri profesörü Hans
Asperger üç ay önce vefat etmişti. O sırada Avusturya Eğitim Bakanı benim için bir
akşam yemeği tertip etmişti. Akşam yemeğinde Eğitim Bakanına Profesör Asperger'in
yerine kimin geleceğini sordum. Cevabı şöyle idi:
"Bana üniversiteden üç aday önerdiler, bunların hiçbirini beğenmedim. Bu
adayları geri alır, yerine uygun olanları önerirlerse, onlardan birini tayin
ederim".
İkinci bir anım ise Paris V Üniversitesinde öğretim üyeliğim sırasında geçti.
Hafta sonları Ankara'ya gelmek için üniversite Président'ından izin istedim.
Bu izni kendisinin vermeye yetkisi olmadığını, iznin ancak Bakan'dan alınabileceğini
bildirdi.
Bu da hükümetin üniversite çalışmalarında ne ölçüde yakından etkili olduğunu
gösteren örneklerdir.
Son olarak, 1995 yılında Kanada Halifax St. Mary's Üniversitesi'nde Uluslararası
Yükseköğretim Konferansı (International Conference on Higher Education - I.C.H.E.)
sırasında, ünlü üniversite yöneticilerinin bulunduğu bir toplantıda geçen bir
olaya değinmek istiyorum. Türkiye'de üniversite rektör adaylarının tüm öğretim
üyelerinin bir arada yaptıkları gizli oylama ile saptadıkları duyulunca, bir
Amerikalı profesör, Henry Wasser, hayretle şunu sordu: "Çok enteresan! Acaba
Türkiye'de bakanlar bürokratlar tarafından mı belirleniyor?"
|
|